Herkese merhaba!
Yaklaşık bir ay önce okuduğum ama yazısını yazmakta baya geciktiğim bu muhteşem kitap hakkında konuşmaya geldi sıra :)
Kitap polisiye-gerilim türünde ve arada aşk-tutku ve hayal kırıklıklarıyla süslenmiş bu hikayede beni oldukça etkisi altına aldı.
Manastırda bir rahibenin ölü bulunmasıyla başlayan hikaye insanı kendine öyle bir çekiyor ki yaşattığı gerilim ve meraka yenik düşüp kitabın esiri oluyorsunuz.Zaten bir Tess kitabı okuyorsanız hangi kitapta bu duyguyu yaşamıyorsunuz ki dimi? :) Yaşanılan zor hayat, dedektiflerin aşkları hayal kırıklıkları, rahibenin(lerin) ölüm sebeplerinin çok farklı bir konuya bağlanması vs o kadar bir bütün içindeki kitabın sonunda vay be diyorsunuz.
Kısacası çok beğendiğim kitaplar arasına girdi ve tess okumaya devam diyorum :)
Merak edenler için arka kapak bilgisi:
Sabahın erken saatlerinde,kışın dondurucu soğuğuna rağmen toplanan kalabalığı tüyler ürpertici bir cinayet sahnesi beklemektedir. Manastırın kana bulanmış avlusunda biri ölü, diğeri ölümle pençeleşen iki rahibe yatmaktadır.
Dedektifler nereden kaynaklandığı anlaşılmayan bu vahşetin nedenini araştırırken,Maura Isles otopsi sırasında ortaya beklenmedik bir şey çıkar.Yirmi yaşındaki rahibe Camille katledilmeden hemen önce doğum yapmıştır.Bu yeni gelişme, soruşturmanın çehresini değiştirmeye başlamışken, bir kadının daha benzer şekilde öldürüldüğünün haberi gelir.Bununla birlikte vakaya dahil olan FBI, Bütün bunların arkasının gelmesinden endişe etmektedir.
Bu korkunç cinayetlerin, kökleri çok eskiye uzanan sırları gözler önüne serirken, uzun zamandır toprağın altında yatan gerçekler tüm çıplaklıklarıyla ortaya çıkmaya başlar.Katilin peşindeki bu amansız takip ilerledikçe,Isles Ve Rizolli hem birbirleriyle hem de kendi geçmişleriyle hesaplaşmak zorundadırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder